fbpx

İLİM İRFAN İHSAN

“İyi Bir Kul Nasıl Olunur” Ta‘limini Yaptıran Bir Mekteptir Ramazan
İnsan bedeni fıtrî yapısı gereği bir hal üzere sabit kalmadan her hale girmeye, bir halden diğerine evrilmeye müsaittir. Onu nasıl beslersek o minvalde bir hayat sürmekten zevk alacaktır. Helallerle besler, helalin konuşulduğu, yaşandığı, doğrunun söylenip hayrın bahsedildiği, yalan, gıybet, dedikodu ve boş lakırdının yapıldığı sohbet ve ortamlar yerine ilim ve irfanın işlendiği bereket ve feyzin indiği meclislere alıştırırsak onu Allah’ın rızasına talip asıl fıtratına kavuşturabiliriz. Aksi takdirde nefis ve hevanın memuruymuş gibi tamamen onun rehberliğinde tercihler yapan bir tabiata dönüştürürsek ruhla bedenimiz arasına duvar örmüş, akıl ile kalbimiz arasına perde çekmiş oluruz.


Fani zevkler bizi zehirler
Bedenimiz dünyevî, fanî ve haram şeylerde zevk ve lezzet aramakla, bütün bir enerjisini buna sarf etmekle ruh ve kalbimizi zehirlemekte, Allah Teâlâ’dan gelecek olan ilahî nurlara karşı onları nurun nüfuz edemeyeceği kadar kapkaranlık bir derinliğe hapsetmektedir. İşte tam da burada içine hapsolduğumuz gaflet ve ataletten bizi kurtaracak, uyumuş ve uyuşmuş, iyilik ve hasenata susamış olan varlığımızı uyandıracak olan Ramazan ayı orucunun ne kadar büyük bir önem arz ettiğini idrak etmeli, varlığımızı kuşatmış zevale mahkum ne kadar şey varsa onları hayatımızdan tahliye ve tasfiye ederek yeniden yepyeni bir kıyama niyet etmeliyiz.


Oruç bizi günah kirlerinden arındırır
Ruhumuzun meskeni bedenimizin bir ev veya bir şehir olduğunuz tasavvur edelim: Ramazan ayı orucu bu haneyi her türlü kir ve paslarından arındırmak üzere yılda bir gelen ıslaha memur ilahî bir misafirdir. Üstad Sezai Karakoçun ifade ettiği üzere bir ev nasıl yılda bir defa tepeden tırnağa temizlenir, örümcek ağlarından kurtarılır, sıvanır, yıkanır, onarılır ve badana edilir; yani yeni yapılmış hale getirilirse ruh da yılda bir defa oruç sayesinde böyle genel bir temizlik ve revizyondan geçmektedir.


Oruç yeniden diriltir bizi
Ramazanı Şerif orucu, yeniden dirilmemize, günah kirleriyle karanlıkta kalmış olan kalbimizi aydınlatmaya, içinde bulunduğumuz manevi kir ve hastalıklardan bizi arındırarak ibadet ve taate karşı tembelleşmiş olan reflekslerimizi geliştirmeye vesile olacak ilahi bir mekteptir. Bizde mizaca dönüşerek Allah’ın razısına ve muhabbetine mani olan her türlü kötü söz ve davranışları terk etmeyi öğreten, sair zamanlarda şükrünü eda etmekten aciz kaldığımız içinde yüzmüş olduğumuz Allah’ın o engin cömertliğinin eseri olan sayısız nimetlerine karşı hakkıyla şükretmeyi ta‘lim eden bir aylık ilahi bir seminerdir. Nefsimize hakim olmayı, ağzımızı, gözümüzü kapatabilmeyi, kulaklarımızı lağv-boş olan her türlü konuşmalara karşı tıkamayı, dilimizi Allah’ın kelamı Kur’an-ı mübînle meşgul etmeyi eğiten bir terbiye mektebidir. Nice fakir, muhtaç, yoksul ve borçlunun yolunu gözlediği, dünyanın neresinde olursa olsun Müslümanların bir birini hatırlayıp bir kıtadan diğerine yardımlarını ulaştırabildiği, ben merkezli yaşamayı bırakıp ümmet şahsında kendi şahsını eritmeyi ve “bir ben vardır bende benden içeri” mısralarında geçen o öz benliğini bulmayı öğrenebildiği irfan mektebidir. Daralan ufkumuzu genişletecek, kapanan basiretimizi açacak, fenaya mahkum ağyar ile bezenmiş beden sıkleti altında ezilen ruhlarımız için manevi bir iklime açılacak olan Cennetin Reyyan kapısıdır.


Allah Resulü (s.a.v.)’in Ufkunda Ramazan
Hz. Peygamber (s.a.v.) Ramazan ayına aylar öncesinden hazırlık yapmaya başlamış bu aya erişmek için yapmış olduğu “Ya Rabbi bizim için Receb ve Şabanı bereketli kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” duasını hep yinelemiştir. “Başı mağfiret, ortası rahmet sonu Cehennem azabından kurtuluştur” buyuran Allah Resulü (s.a.v.) bu ayın fazilet ve ihyasına dair ashabına sıklıkla tembih ve tavsiyelerde bulunmuş “inanarak ve sevabı Allah’tan umularak tutulacak bir Ramazan ayı orucunun geçmiş tüm günahların bağışlanmasına vesile olacağını müjdelemiştir.
Allah Resulü ( s.a.v.), Kur’an-ı Kerîmin kendisinde indirilmiş olduğu bu ayda çokça Kur’ân okumayı tavsiye etmiş ve bizzat kendisi de buna titizlikle riayet ederek her gece Cebrail aleyhisselamla buluşup indirilmiş olan Kur’ân ayetlerini karşılıklı olarak bir birlerine okumuşlardır. Bolca sadaka vermenin, yedirip içirmenin, oruçluları iftar ettirerek cömertlik yapmanın büyük ecirler taşıdığını bildirmiştir: “Kim bu ayda bir oruçluyu bir hurma ile veya bir yudum su ile bile olsa iftar ettirirse bu onun günahlarının affına, cehennem ateşinden kurtuluşuna vesile olur ve oruçlunun sevabında hiçbir azalma olmaksızın aynısı onun için de olur”. Ramazanın son on günü geldiğinde ise Edendimiz (s.a.v.) dünya işlerini bırakır, itikafa girmek üzere Mescîd-i Nebevî’ye çekilir tamamen Kur’ân tilaveti, tefekkür ve ibadetle meşgul olurdu. Bir bakıma Rabbiyle baş başa kalabileceği, dünyaya kapalı Allah’a açık bir zaman dilimi inşa etme gayreti içerisinde olurdu.


O’na (s.a.v.) benzeyelim
Allah Teâlâ’ya en yakın kul O’nun seçtiği kul Habîb-i zîşân Efendimiz (s.a.v.)’dir. Allah’a nasıl kul olunur, hakkıyla Allah’a nasıl şükredilir, nasıl dua ve niyaz edilir bizler ondan öğreniriz. O her haliyle Rabbine karşı daima mahcup bir eda ile yaşamış, hep çokça ibadet eden ve şükreden bir kul olmaya özen göstermiştir. Her namazdan sonra “Ya Rabbi! Seni anmak, sana şükretmek ve sana hakkıyla en güzel şekilde ibadet etmek konusunda bana yardım et” diye dua ederek ve bunu ashabına tembihleyerek varlığımızın yegâne nedeninin Allah’a layık kul olabilmek olduğunu ta‘lim etmiştir. İnsan en çok sevdiğine benzer ve benzemeli; O’na benzeyebilirsek sahil-i selamete ulaşacak, ebed aleminden emin bir limanda bir mesken elde etmiş olacağız inşallah.

UMDE Yönetim Kurulu Üyesi Ve Kars Selimiye İlçe Vaizi İsmail Şan